Bir insan bir evde yalnızken kapıyı kitleme isteği duyuyor. Neden? Kendini koruduğunu düşündüğü için. Neyden koruyor peki kendisini? Henüz bi kedi ev soymayı başaramadığı için öyle sanıyorum ki cevap, insandan. Ne garip değil mi, kendimizi insandan korumaya çalışırken aynı zamanda ona güvenmek de istiyoruz. Bu noktada seçicilik gibi önemli bi sorun baş gösteriyor ve en çok burada bocalıyoruz. Deniyoruz, çabalıyoruz, "geçenkinde böyle yapmıştım ama bak bu sefer böyle yapmayacağım" diye kendimizle pazarlıklar ediyoruz ancak çoğunda sonuç başarısızlık olunca, o meşhur tümevarımla merhabalaşıyoruz: İnsanlara güvenilmez. Yani en azından benim için bu durum böyle oluyor. Sonra aniden gelen bir soğuma isteği, bıkkınlık ve kapanış. Beni ben yapan şeylerden biri de bu kısır döngü sanırım. Utanmasam, güvenin oluşması günler sürer yıkılması bir an cümlesini ben buldum diyeceğim. Bu döngüden çıkmak için zaman zaman benim de kendime göre çabalarım oluyor tabii ki. Öfke kontrolümü sağlamak gibi mesela. En kabul edilemez cümlelerde bile, "evet Ayşegülcüm seni ilgilendirmiyor bu kısım" deyip geçmeyi de beceriyorum bakın. Ama yine de istediğim sonuca varabiliyor muyum? Hayır. Hem de büyük harflerle.
Güven dediğimiz şey benim için çok müstesna bir olgu. Bunun mahiyeti de herhangi bir eksiltme ya da azaltmaya da sebep olmuyor ayrıca. İster bi gönül ilişkisi olsun ister arkadaşlık. İnsan dediğin şey etten kemikten ve güvenden meydana geliyor bence ama zamanla biz bu üçüncüsünü yakalayamayacağımız kadar uzaklarda kaybediyoruz. Kaybedince neler olduğunu da tartışmıyorum çünkü cevabını bildiğim sorular üstüne düşünmeyi sevmem. Benim için mesela artık bi insana güvenmek, çok uzaklardan el sallayan yaklaştıkça benden kaçan küçük şirin bi çocuk olarak görünen ama yaklaşmayı başardıkça canavar olduğunu anlamamı sağlayacak kadar ürkütücü bi şey. Böyle olmasını ister miydin ya da bu halinden memnun musun sorusuna kesin bi şekilde evet ya da hayır da diyemem. Sanırım insan alışıyor ve hatta durum bi önceki örnekler gibi olmayınca "allah allah ya galiba huzuru buldum, pek hayra alamet değil bu gidiş" şeklindeki cümlelerle kendiyle alay ediyor.
Hayatta başımıza gelen şeyler bizde birer temel oluşturuyor, bizler de bunun üzerine bedenlerimizle adeta birer bina inşa etmiş oluyoruz. Eğer bu temelin harcı talihsizlikler, umutsuzluklar, hayal kırıklarıyla karılmışsa o 10 kişinin 9'una ait oluyoruz. Ha eğer böyle değilse zaten tebrik ederim, o kalan 1 kişi sizsiniz.